Haber: Mahmut Enes AĞCA
İstanbul Üniversitesi Kadın Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (KAÇUAM) tarafından gerçekleştirilen Bahar Dönemi Webinar Serisi’nin ikinci hafta konuğu Yeşilay Bilimsel Çalışmalar Müdürü Dr. Duygu Dinçer oldu. Webinarda, “Sylvia Plath’ın Yaşam Yolculuğunda Bağlanma, Yakınlık ve Aşk” konusunu incelendi.
Slyvia Plath’ın sekiz yaşında babasının vefat emesinin ardından dünyayı ve kendini alımlama biçiminin değiştiğini söyleyen Dr. Dinçer, “Plath’in hayatı, babasını kaybetmesinin ardından tamamlanmamış bir yasın izleriyle geçiyor. Bununla birlikte, eşinin başka bir kadınla yaşamaya karar vermesiyle birlikte çok travmatik bir ayrılık öyküsü yaşıyor” dedi.
“İnsan olmanın getirdiği en temel şey bağ kurma deneyimidir. Bağ kurma özellikle insanda hayatta kalma güdüsünün bir parçasıdır ama sağlıklı bağlar kurmak kritik olandır. O bağların kaybedilmesi bizi derin bir yasa, sessiz bir özleme sürükleyebilecek bir kayıp deneyimin yaşanmasına sebep olur” şeklinde konuşan Dr. Dinçer, “Bağlanmayı, gönlünü birine kaptırmak olarak görüyoruz. Bu bağı istikrarlı bir ilişki olarak sürdürmeye sevme deneyimi diyoruz ve kaybedilen sevilenin ardından güçlü şekilde duyumsadığımız duyguya özlem, yas diyoruz” dedi.
İstikrarlı bağları kuramadığımız zaman Slyvia Plath’ın güncelerinde derinden hissedildiği gibi başka duygular ortaya çıktığını, sevgi ve güvenden daha farklı olarak suçluluk, korku, kaygı gibi duygular oluştuğunu belirten Dr. Dinçer, “Biz güçlü bağ kurabiliyorsak dünyayı ve kendimizi algılayışımız daha derin ve bütüncül bir hale geliyor. Dünyayı, hayatımızı daha kontrol edilebilir görmeye başlıyor, kendimizi daha değerli hissediyoruz. Başkalarına olan güven duygusu çok daha güçlü oluyor ancak bütün bunların temelinde olan aidiyet duygumuzu çok güçlü duyumsuyoruz. Sylvia Plath için bunların bazılarının sekteye uğradığını görüyoruz” şeklinde konuştu.
Dr. Dinçer ifadelerine şöyle devam etti: “Plath’ın bağlanma figürleriyle kurduğu ilişkinin rengini, dokusunu, iklimini babası ile kurduğu ilişkiden anlamaya çalışıyoruz. Eğer bir bağlanma ilişkisi sekteye uğrarsa ağır bir yara alırız. Sanki, bir yanımız, bir parçamız, içimizde bir yer yanmış gibi hissederiz. Bağlanma yanığıdır o. Derin yas o yanıkla birlikte devam eder, bilinç dışı bir özlem hissederiz. Zihnimizin arka planında o özlem bizi sürekli meşgul ediyordur. Kaybettiğimiz insanı düşünürken sürekli bir kınama durumu içerisindeyizdir. Başkalarını önemsemeye çalışırken de sekteye uğramış bağ kapasitesiyle bunu biraz zorlanarak yapmaya başlarız, kaçmaya çalışırız. Zannederiz ki sonraki bağ kurduğumuz kişiler de gidecek. O yüzden hep bir korku, kaygı, kaçınma isteği ortaya çıkabilir.”