Yağmur Ceren KURAL
Uyku yaşam için mutlak gerekli bir süreçtir. Uykuda olan herhangi bir hastalık ya da bozukluk, direkt olarak uyanıklığı etkiler ve birçok hastalığın ortaya çıkmasına neden olur. İÜ-Cerrahpaşa Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilimdalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Derya Karadeniz ile uykusuzluğu, uyku hastalıklarını ve belirtilerini konuştuk.
Her insanın uyku süresinin, yapısının ve uykusunun gelme saatinin farklılık gösterdiğini kaydeden Prof. Dr. Karadeniz, bu durumun genetik olarak belirlendiğinin altını çizdi. Herkesin uyku süresi ve yapısının parmak izi gibi kendine özgü olduğunu ifade eden Prof. Dr. Karadeniz, uyku alışkanlığının çocukluk çağından itibaren oluşmaya başladığını ve tüm yaşam boyunca devam ettiğini bildirdi.
“Uykusuzluk, Başka Bir Hastalığın Belirtisi Olabilir”
Normal uyku süresinin 7-8 saat olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Karadeniz, “Genel olarak insanların %85’i ortalama 7-8 saat uyur ve bunun sonucunda da dinlenmiş uyanırlar. Bu oranın dışında kalan %15’in bir kısmı uzun, bir kısmı da kısa uyuyuculardır. Uyku ihtiyaçları 8 saatin üzerinde olanlara uzun, 6 saatten kısa olanlara ise kısa uyuyucular diyoruz. Bu uyku özelliği çocukluk çağından itibaren kendini gösterir ve hayat boyu da değişmez” dedi.
Uykusuzluğun başlı başına bir hastalık veya kişide başka bir hastalığın belirtisi olarak da ortaya çıkabileceğini dile getiren Prof. Dr. Karadeniz, “Bazı psikiyatrik hastalıklarda başta depresyon, kaygı durum bozukluğu olmak üzere uykusuzluk psikiyatri hastalığın belirtilerinden bir tanesidir. Burada ana hastalığın yani psikiyatrik hastalığın tedavi olması gereklidir. Farklı olarak örneğin, kişi kalp hastalığına veya ağrı hastalığına sahip olduğundan uyuyamıyor olabilir. Bu durumda oluşan uykusuzluğa hastalık değil, belirti diyoruz ve ana hastalığın tedavisini uyguluyoruz” ifadelerini kullandı.
Uyku Süresinin Azalması Yaşam Ömrünü Kısaltır
Uykusuzluğun birincil olarak beyinden kaynaklanan bir hastalık olabileceğini söyleyen Prof. Dr. Karadeniz, belirtilerini uykuya dalmakta ve sürdürmekte zorluk, sık uyanmak, sabahın çok erken saatinde uyanıp bir daha uyuyamama veya çok kötü kalitede uyuma olarak sıraladı.
Özellikle büyük şehirlerde yaşadığımız stres ve gerginliğin uyku süremizin azalmasına yol açtığını belirten Prof. Dr. Karadeniz, uyku süresinin azalmasının, yapısının bozulmasının; kişinin yaşam ömrünü kısalttığını ve başka birçok hastalığa zemin hazırlayacağını vurguladı.
Sosyal Medya Uykuyu Kaçırır
Normal bir sağlıklı uyku için, uykuya gitmeden 3 saat öncesinde her türlü fiziksel, beyinsel, besinsel işlevi durdurmak zorunda olduğumuzu hatırlatan Prof. Dr. Karadeniz, “Eğer biz normal uyuyucuysak yani gece 11-12 gibi uyuyacaksak akşam saat 9’dan itibaren yemek yeme, jimnastik yapma, spor yapma, sosyal medyayla uğraşma gibi beynimize aktive edecek işleri bu son 3 saate koymamalıyız. Bu durum hem uykumuzun gelmesini engeller hem de biz farkında olmadan uykumuzun yapısını bozar” şeklinde konuştu.
Işığın uykuyu kaçıran bir etken olduğunu ifade eden Prof. Dr. Karadeniz, “Sosyal medya ışıkla var olan bir şey. Yani biz bunu tabletlerden, bilgisayarlardan veya telefonlardan takip ediyoruz. Işık uykuyu kaçıran, uykuyu öteleyen bir faktörtür. Tablet, telefon gibi dış uyaranlarla uykunun başlamasını zorlaştırıyoruz. Dolayısıyla sosyal medyayı gündüz saatlerinde kullanmamız ve 21:00’dan itibaren bunları bir kenara almamız gerekiyor” diyerek sözlerini noktaladı.