Işıl SIPÇIK
İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Müzikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Bilen Işıktaş, yazdığı “Şerif Muhiddin Targan”ın biyografi kitabı ile Türkiye Yazarlar Birliği’nin 2018 yılı “Yazar, Fikir Adamı ve Sanatçıları” ödüllerinde “Biyografi” dalında ödül aldı. Doç. Dr. Işıktaş, kendisine ödül getiren çalışmasının serüvenini İletim’e anlattı.
Peygamberimizin 37. kuşağından torunu olan Şerif Muhiddin Targan, Türk besteci, ud ve çello virtüozu, portre ressamı ve Bağdat Konservatuvarı’nın kurucusu.
Biyografiye Giden Yol
Şerif Muhiddin Targan’ın eserleriyle lisans döneminde tanıştığını söyleyen Doç. Dr. Işıktaş, “Oradaki tanışıklığım onun icracı boyutuylaydı. Udun üzerine yaptığı yenilikleri kavramak ve dönem içerisinde ne anlama geldiğini araştırıp sorgulamak hem daha derin bir akademik çalışmayı içeriyordu hem de farklı disiplinlerden yararlanmayı gerektiriyordu” dedi. Bütün bunların kendisine yetmediğini ifade eden Doç. Dr. Işıktaş, biyografiye giden yolun işte bu var olan ile yetinmeme sayesinde gerçekleştiğini belirtti.
Doç. Dr. Işıktaş, kimsenin bilimsel açıdan Targan’ın hayatını ele almadığını ve Targan’ın hayatının araştırılmasına derinlemesine bir ihtiyaç olduğunu ifade etti. Targan hakkında söylenen pek çok şey olmasına rağmen bunların kuramsal zemine bir meseleyle oturtulmasının zorluğunu dile getirdi. Her gün yeni bir bilgi çıktığını söyleyen Doç. Dr. Işıktaş, kitabın aynı şeklinde kalmayabileceğini ve önemli görülen eksik parçaları ikinci baskıda gereken yerlere ekleyeceğini de belirtti.
“Virtüozluk Kavramının Altını Dolduran Kişi”
Doç. Dr. Işıktaş, “Udun kendisine has tınısal özelliklerini ve geleneksel eserleri reformist bir şekilde dönüştürerek çağlar ötesine taşıyan bir sanatçı görüyorum” diyerek Şerif Muhiddin Targan’ın kendisi için müzikte “virtüozluk” kavramının altını dolduran kişi olduğunu söyledi.
Yazdığı biyografiyle ödül almasında böyle bir eserin daha önce ortaya konulmamasının etkili olduğunu belirten Doç. Dr. Işıktaş, “Benden önceki çalışmalar elbette çok kıymetliydi ama işin içine sosyoloji, müzikoloji ve tarih girmemişti etraflıca. Ekonomi ve siyasetin de bir müzisyenin hayatına etki edebileceği böylesine geniş bir yelpazede ortaya konulmamıştı” sözleriyle Targan’ın hayatını hikâyeleştirmekten öteye geçerek bilimsel boyutuyla ele aldığını söyledi.
Doç. Dr. Işıktaş, Targan’ın hayatını modernleşme üzerinden ele aldığından bahsederek, “Virtüozun ortaya çıkmasını gerçekleştirecek olan şey bireyselleşmenin, bireyselleşmenin ortaya çıkmasını gerçekleştirecek şey ise modernleşmenin ortaya çıkmasıdır” dedi.
“Şerif Muhiddin’in Hayatı Çok Parçalı Bulutlu”
Targan’ın hayatına dair bilgi ve belgelere ulaşmanın zorluğundan, bilgi ve belgelere sahip olup paylaşmayan kaynakların bu bilgileri yayınlamasını umduğundan bahseden Doç. Dr. Işıktaş, “Şerif Muhiddin’in hayatı çok parçalı bulutlu. Bundan kastım New York’ta 8 sene, Bağdat’ta 12 sene ve İstanbul’da da birçok konser veriyor. Bağdat’ta 2011 yılı sonrası yaşanan siyasi sebepler dolayısıyla konservatuvarın arşivi neredeyse yok olmuş durumda. Bunun yanında 8 sene yaşadığı New York’ta 1924-1932 itibari ile hakkında yayınlanan onlarca gazetedeki haberleri kitabımın içerisinde. Bazı hazır olmayan arşivlerdeki belge ve görsellere de kimi devlet büyüklerimin katkılarıyla ulaşabildim” sözlerine bu zorluklardan ötürü bir enstitü gibi çalışma zorunluluğunu hissettiğini de ekledi.
Atatürk ve Targan
1932 senesinde New York’tan dönen Targan’ın Dolmabahçe’de Atatürk ile geçirdiği zamanlara da kitabında yer veren Doç. Dr. Işıktaş, Atatürk’ün Şerif Muhiddin’i tanımasının onun babasına, Şerif Ali Haydar Paşa’ya, dayandığından söz ederek “Atatürk’ün Şerif Muhiddin’e verdiği değer son Mekke Emiri olan babasından değil sanatçı kişiliğinden kaynaklanıyor. Çünkü Atatürk dünya müzisyenlerinin farkındaydı ve Şerif Muhiddin Türkiye’ye geldiği zaman namı çoktan yayılmıştı” diye ekledi.
“Ummana Dökülen Irmaklar Mehmet Âkif Ersoy’un Dost Çevresi” isimli 41 kitaptan oluşan seride, Şerif Muhiddin Targan ile ilgili olan 38. kitabı yazan Doç Dr. Işıktaş, ikilinin dostluğunu o dönemin “gerçek aşk”ı olarak tanımladı. Siyasi ve ekonomik olarak çektikleri sıkıntıların ve aynı dönemde gurbete gitmelerinin dostluklarının bağını gösterdiğini söyledi.
Şerif Muhiddin’in de Mehmet Âkif Ersoy gibi siyasi sebeplerle mi ülkeden ayrıldığı konusunda ikisinin ülkeden ayrılma sebebinin aynı olmadığını söyleyen Doç. Dr. Işıktaş, “Şerifler Köşkü’nde ekonomik sebeplerden dolayı sorunlar vardı. Babasının ünlü müzisyen arkadaşı Leopold Godowsky’nin de ısrarıyla New York’a gitti Şerif Muhiddin fakat hep kendisine bir kariyer inşa etme amacındaydı. Kendine sanat yaşamının açılacağı bir yer bulmak istiyordu. Yurt dışına çıktığında ele geçmeyecek bir fırsatı yakalayarak dünyanın en önemli müzisyenleriyle yakın dost oldu” diyerek konunun her zaman müzik, kariyer ve biraz da ekonomik sebepler olduğunu belirtti.