Haber: Dilara Yıldız
Sanatıyla mücevherlere değer katan tasarımcı ve sadekar Işık Sedef Gürbüz, metaller ile iletişim kurarak her birinin arkasında farklı hikayeler yatan koleksiyonlar oluşturuyor.
Kurumsallıktan Sadekarlığa
Kararlarımızın gitmemiz gereken yolda sadece kendimizi doğrulama aracı olduğunu söyleyen Gürbüz, kendini bildiğinden beri zihninde tasarladıklarını elleriyle uygulamaya döktüğünü belirtti. Meslek seçimini bir karar değil kendiliğinden gelişen süreç olarak değerlendiren tasarımcı, kurumsal iş hayatı sırasında ustalardan sadekarlık öğrenip tasarım dersleri aldı. Tasarımlarının bir noktaya geldiği an kurumsal iş hayatında mutsuz olduğunu fark eden Gürbüz, kendi markasını kurup tasarımlarının önünü açmak için yaptığı işi profesyonel boyuta taşıyıp kendi şirketini kurduğunu söyledi.

Estetiğin Ötesinde Bir Anlama Ulaşmak
Yaptığı takıları somutlaşmış hikayeler ve denemeler olarak tanımlayan Gürbüz, “Bir taşı alıp onun zaten olan formuna iki kuş, bir çiçek, bir kalp ekleyeyim demiyorum. Amacım estetikle birlikte estetiğin ötesinde bir anlama ulaşmaya çalışmak; aslında kendimi, fikrimi, derdimi, hayallerimi, bendeki görüşü anlatmak” diyerek tamamen şekil verebileceği, kendisi için dil oluşturacak materyale ihtiyaç duyduğunu belirtti. Geleneksel işleme tekniklerini öğrendiği metaller ile bu iletişimi yakaladığını vurguladı. Ateşle minik objeler yaratan tasarımcı ateşle çalışmanın müthiş bir haz olduğunu, teli 3 boyutlu objeye dönüştürmekten zevk aldığını söyledi. Metaller ile çalışmayı seven Gürbüz, metallerin “kendi tavırları, sınırları, izin verdikleri ve vermedikleri alanları var, bir iletişim halindesiniz metalle aslında. Hem onun aracılığı ile iletişim kuruyorsunuz, hem de metalin kendisi ile iletişim kuruyorsunuz çalışırken… Tabii bunları yapabilmek için önce kendinizle iletişim kurmanız gerekiyor” diyerek ortaya konulan sanat ile tasarımcı arasındaki iletişime dikkat çekti.

“Tasarımlarımın Her Biri Soyut Düşünceler”
Mücevher veya objelerin tasarım fikrinden çok, birer soyut düşünce olduğunu söyleyen Gürbüz, hayata ve olaylara bakışının, hayallerinin, korkularının, kendine dair isteklerinin, tasarımlarını asıl oluşturan yapılar olduğunu söyledi. Kendini çok ağır hissettiği bir zamanda karahindibalardan yola çıkan tasarımcı, “Karahindibaların tohumlarının neşe ve güven içinde kendilerini rüzgara bırakışlarına, oyuncu hallerine ve bu hafiflikle dünyanın her köşesine dağılıp çoğalmalarına, bereketi getirmelerine özendim” diyerek tasarımlarında belirlediği soyut hikayelerden örnek vermeye şu cümlelerle devam etti; “Evrenin her yerinden bize yaratılışın ne mucizevi bir şey olduğunu, estetiğin sadece günlük güzellik algılarımızdan ne kadar öte bir şey olduğunu hatırlatan altın orana hayranlığımı düşünürken buldum kendimi… Uykuya dalarken gözümün önüne gelen bir form ile dolunayı o uyku sersemliği içinde bağdaştırıp dişilliğin gücünü hissettim” diyerek her koleksiyonu için ayrı ayrı hikayeler sayabileceğini belirtti. Zihninde canlandırdığı düşüncelerinin ardından, çoğu zaman çizim yapmadan tezgaha oturduğunu vurgulayarak kafasındakilerin metalle buluşmasına izin verdiğini söyledi. Hayallerinden öte, hayallerinden bağımsız tasarımların kendi yolculuklarına başladığını belirtti.

“Geleceğin Trendlerini Sezgisel Olarak Yakaladım”
Günümüzdeki trendlerin etkisinin takılarına oldukça az yansıdığını söyleyen başarılı tasarımcı takılarının son yılların trendlerine çok uygun olmadığını belirtti. 7 sene önce küpesi ile başladığı Flux koleksiyonunun ve başka koleksiyonlarındaki bazı parçaların 2023 trendleri kapsamında değerlendirilebileceğini gören Gürbüz, “Belki bu anlamda seneler öncesinden geleceğin trendlerini bir şekilde sezgisel olarak yakalamışım” diyerek tasarımlarını yeni trendlerde görmenin hazzını yaşadığını belirtti.
‘’Bende Olanı Kendinde Bulan Kişiler Tasarımlarıma Daha Çok İlgi Gösteriyor’’
Tasarımlarının hepsi kendi düşünceleriyle oluştuğundan her koleksiyonun kendisini yansıttığını belirten tasarımcı, “tüm koleksiyonlarım benim farklı dönemlerimi, farklı yüzlerimi, farklı yönlerimi yansıtıyor diyebilirim. Bende olanı kendisinde de bulan kişiler tasarımlarıma daha çok ilgi gösteriyor. Onların bir tarafı, benim o koleksiyonu tasarladığım zaman öne çıkmış olan tarafımı anlıyor ve ona değer veriyor, ona yüklediğim değeri, anlamı deşifre edebiliyor” diyerek birbirini anlayan, hissedebilen kişilere parçalarının dağıldığının altını çizdi.
