Haber: Ceren Özden
İstanbul Üniversitesi Haber Merkezi
Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi Bölgesel Deprem-Tsunami İzleme ve Değerlendirme Merkezi Müdürü Doç. Dr. Doğan Kalafat, Düzce-Gölyaka depremini İstanbul Üniversitesi Haber Merkezi’ne değerlendirdi. Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın 22 yıldır tehlike arz ettiğini söyleyen Doç. Dr. Kalafat, “Bu coğrafyada yaşamak, afet bilinci geliştirmeyi gerekli kılıyor” dedi.
Düzce’nin Gölyaka ilçesinde, 23 Kasım sabahı 04.08’de gerçekleşen 5,9 büyüklüğündeki deprem, İstanbul ve Ankara da dahil olmak üzere birçok ilde hissedildi. Düzce’de yıkımlara da sebep olan sarsıntıya dair merak edilen soruları, Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi Bölgesel Deprem-Tsunami İzleme ve Değerlendirme Merkezi Müdürü Doç. Dr. Doğan Kalafat yanıtladı.
“Doğu-batı eksenli parçanın kırılmasıyla, enerji büyük oranda boşaldı”
Düzce-Gölyaka depreminin beklenen büyük Marmara depremiyle ilişkisinin olmadığını vurgulayan Doç. Dr. Kalafat, depremin meydana geliş şekliyle ilgili şunları aktardı: “Deprem Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın Düzce’den geçen ana kolunun kuzeyinde olan, fay zonu dediğimiz doğu-batı eksenli parçanın kırılmasıyla meydana geldi. Kırılan fay, 5,9 büyüklüğündeki depremin etkisiyle enerjisini büyük oranda boşalttı, birkaç gün sürecek artçı depremlerle beraber kalan enerji de bitecektir.”
“2 sismik boşluktan hangisi önce kırılacak, bilmiyoruz”
Düzce’de 17 Ağustos 1999 depremi sonrası kırılan fay hattının batısında kalan iki tane sismik boşluktan bahseden Doç. Dr. Kalafat, “Bu boşluklardan hangisinin önce kırılacağını tahmin etmek zor. Bir tanesi Adaların ve Silivri’nin önünden geçen kuzey kol. Diğeriyse İznik Gölü’nün güneyinden Gemlik Körfezi’ne bağlanan güney kol içerisinde yer alıyor. Bunların ikisi de sismik boşluk olarak tanımlanabilir” ifadelerini kullandı.
“En önemli tedbir, sağlam yapılar inşa etmek”
Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın 22 yıldır tehlike arz ettiğini söyleyen Doç. Dr. Kalafat, burada ciddi yıkımların gerçekleşebileceğini kaydederek, alınabilecek en önemli ve ilk tedbirin sağlam yapılar inşa etmek olduğunu vurguladı. Bu coğrafyada yaşamanın afet bilinci geliştirmeyi gerekli kıldığına dikkat çeken Doç. Dr. Kalafat, toplumun önce aile, daha sonra da yerel ve ulusal yönetim kaynaklı olarak bilinç geliştirmesinin önemini vurguladı ve “Doğal afetlere karşı özellikle de depreme karşı direnç geliştirmeliyiz. Bugün ne yazık ki 50’den fazla vatandaşımız panik halinde oldukları için, yapı kaynaklı zarar olmasa bile zarar gördü” dedi.
İfadelerine deprem sonrasında sosyal medyada gerçekleşen dezenformasyon konusunu ele alarak devam eden Doç. Dr. Kalafat, doğru bilginin önemini vurgularken, resmi yayın organlarından ve özellikle de Kandilli Rasathanesi’nden depremle ilgili doğru bilgi alınabileceğini sözlerine ekledi.
“Depremle mücadele, kültürel bir meseledir”
Doç. Dr. Doğan Kalafat 12 Kasım günü yapılan deprem tatbikatını da değerlendirdi. Afetle mücadelenin, özellikle de depremle mücadelenin hemen oluşabilecek bir hareket değil, kültürel bir mesele olduğuna dikkat çeken Doç. Dr. Kalafat, “Eğer biz depreme hazırlıklı olsaydık, yapı kaynaklı olmayan yaralanmalar yaşamazdık. Görülüyor ki doğal afetlere ve bilhassa depreme karşı daha sık şekilde tatbikat yapmamız lazım. Ancak bu şekilde refleks kazanabiliriz” diyerek sözlerini noktaladı.