Haber: Hatice Beyza Çakmak
Dünyanın en hızlı takım sporu olan buz hokeyi, kayganlaştırılmış buzda çelik bıçaklı patenlerle oynanan ve birçok beceriyi aynı anda kullanmayı gerektiren bir takım oyunudur. Buz hokeyini destekleyen belediye faaliyetleri ve Türkiye Buz Hokeyi Federasyonunun (TBHF) katkılarıyla birçok farklı alanda insanların hayatlarına dokunan bu sporun Türkiye’deki yeri, bilinirliliğinin ötesindedir.
Buz hokeyinin ‘sert’ bir spor olduğu algısı; diğer branşların arasında yapılması zor, maliyetli ve fiziksel anlamda zorlayıcı olarak görülmesinden kaynaklanıyor. Ancak bu spor en az diğer branşlardaki kadar gencin ve sporcunun hayatını pozitif yönde değiştirmeye devam ediyor.
“Kadınlardan oluşan bir buz hokeyi takımı kurulacak”
Eski hokeyci ve gazeteci Aslıhan Akdağ buz hokeyine başlama hikâyesini anlattı:
“Çocukluğumda tekerlekli paten sürmeyi öğrendim ve paten sayesinde kalabalık bir arkadaş grubu edinmeye başladım. 2000’lerin başında Moda Sahil’de paten kayan kalabalık bir genç grubu vardı, ben de onlardan biriydim. Sene 2007, birlikte kaydığım arkadaşlarımdan biri ‘İstanbul’da kadınlardan oluşan bir buz hokeyi takımı kurulacak, sen de oynamak ister misin?’ diye sordu. O dönem çok ilginç ve havalı geldiği için hemen görüşmeye gidip bir an önce malzemelerimi alıp bende buzda kaymayı öğrenmeye başladım.”
“Pistte yere sağlam basan bir kadının hiçbir zeminde ayağı kaymaz”
Akdağ, yeni başlayan kadın hokeycilere kendi deneyimleri üzerinden yola çıkarak şu tavsiyelerde bulundu:
“Ben buz hokeyine başladığımda bugünün imkânları yoktu. İstanbul’da olimpik pist yoktu, AVM’lerin içindeki hobi pistlerinde kayıp antrenman yapardık. Maçlarımız çoğunlukla Ankara’da olurdu. Maçtan önceki gece trene biner, buza çıkabilmek için yorgun argın bir ton yol kat ederdik. Şu anki kadın sporcular çok şanslılar çünkü imkânları daha fazla. Ve umarım gün geçtikçe şartlar daha da gelişecektir. Unutmayın ki sizi caydırmak isteyenler, yolunuza engeller koymak isteyenler mutlaka olacaktır. Asla vazgeçmeyin, buz pistinde ayakları yere sağlam basan bir kadının hiçbir zeminde ayağı kaymaz ve çok başarılı olur. Sırf bu yüzden bile asla vazgeçmeyin ve en hızlısı olabilmek için var gücünüzle çalışın.”
“Pek hırslı ve özgüvenli birisi değildim”
Hokey Antrenörü ve hokeyci Caner Balaban’ın buz hokeyiyle ilk tanışması bir AVM buz pistinde hokey oynayanlara olan merakı ile başlamış. Bir takıma seçildikten ve hokey oyuncusu olduktan sonra kendisi üzerindeki değişimi:
“Bu spora başladığımda pek hırslı ve özgüvenli birisi değildim. Zamanla dünyanın en zorlu sporlarından biri olmasından dolayı bende bir özgüven ve hırs duygusu oluştu. Buz hokeyinin bana kattığı en büyük değerler arasında kesinlikle bunları sayabilirim.” diye ifade etti.
Buz hokeyi sert bir spor değil
Caner Balaban, Türkiye’de altyapıdan oyuncu yetiştirmek konusunda oluşan eksikliğin, aileler tarafından buz hokeyinin çok ‘sert’ bir spor olduğuna dair yanlış algıdan kaynaklandığını dile getirmekte. Ayrıca bu düşüncenin aksine buz hokeyine genç yaşta başlamanın kas ve kemik yapısı gelişimine ciddi anlamda katkısı olduğunu belirtti.
“Hokey benim için bir bağımlılık”
Kadınlar Süper Ligi ve bu sene Türkiye’de ilk kez düzenlenen Kadınlar 1. Liginde oynamış deneyimli sporcu Ceyda Çakatay ise buz hokeyine dair şunları söylüyor:
“Bu sporu hobi olarak yapıyor olsam da hokey benim için bir bağımlılık. Buz hokeyi benim hayatımda sosyalleşmek için de çok etkili bir alan oldu. Hem spor yapıp hem de arkadaşlarımla vakit geçirdiğim bir zaman yaratmış oldum. Benim için aynı arkadaşlarımla kahve içmek gibi keyifli bir aktivite haline geldi. Bu kadar keyif alarak yaptığım bir aktivitede zorlandığım zamanlar oluyor. Ancak zorlukların aksine severek bulunduğum bir yerde olduğum için mutlu hissediyorum. Eğer buz hokeyine hiç başlamasaydım gerçekten ne yapardım bilmiyorum çünkü bana çok güzel arkadaşlıklar kazandırdı, bu kişilerin yerini başka türlü dolduramazmışım gibi hissediyorum.’’
“Birbirimize buz ile bağlandık”
Türkiye’de buz hokeyinde birçok kardeş sporcu yer alıyor. Aynı zamanda bu kardeş sporculardan biri olan Ceyda Çakatay, kız kardeşi Seda Çakatay ile buz hokeyine başladıklarını söyledi. Ceyda Çakatay, “Bu spora kız kardeşimle birlikte başladık ve hala devam ediyoruz. O olmasaydı belki bu kadar yıl düzenli katılım sağlayamazdım. O benim en büyük destekçim, ben de aynı şekilde onun destekçisiyim. Aramızdaki ilişki hep iyiydi ama buzla birlikte daha da bağlandık.” dedi.
“Hokey Türk milletinin yapısına çok uygun”
Seda Çakatay ise buz hokeyinin Türkiye’deki durumu ile ilgili şu tespitleri yaptı. Çakatay, “Aslında Türk milletinin beklentilerini ve bir spordan beklediği tüm mücadeleci unsurları içermesine rağmen yetersiz bir çevreye sahip. Diğer bir yandan bu sporun maliyetleri sebebiyle çok fazla yeni sporcu katılımı da olmuyor. İlerleyen süreçte belki devlet desteği ve büyük markaların sponsorluğu ile çok daha iyi bir yerlere gelebilir.” diye ifade etti.
“Buz hokeyi korkuların basitçe aşılmasını sağlar”
Seda Çakatay, buz hokeyinin hayatını nasıl değiştirdiğiyle ilgili şunları söyledi:
“Buz hokeyi sporu sayesinde çok daha iyi organize olup kendimi çok daha dinç hissettim. Hem fiziksel hem de mental olarak hayatım değişti. Buradan buz hokeyine yeni başlayacak olan kadın hokeycilere bu spordan hiçbir şekilde korkmamaları gerektiğini, düşmenin bir sorun olmadığını, hatta düştükten sonra eskisinden daha güçlü bir şekilde ayağa kalkmayı öğrenmek için hiç korkmadan başlamaları gerektiğini söylemek istiyorum. Unutmasınlar ki tüm kadınlar savaşçıdır ve bunu bu spor sayesinde daha net göreceklerine eminim.”
“İddia ile başladım, 20 yıl geçti…”
Daha önce birçok farklı takımda buz hokeyi oynayan ve İstanbul Üniversitesi takım antrenörü olan Mete Özvarol, buz hokeyine başlama hikâyesini şöyle anlatıyor:
“Buz hokeyine başlamam bir iddia sonucu oldu. Lisede sınıfımda buz hokeyi eğitimi alan bir arkadaşım vardı. Sürekli antrenmanlarından ve buz hokeyinin zorluklarından bahsederdi. Sonra benim için de ‘Sen yapabilir misin yapamaz mısın?’ diye konuşmalar başlayınca iddiayı kabul ettim. Bir iddia ile başladığım bu sporda yaklaşık 20 yılı doldurdum. İddiaya girdiğim arkadaşım 1 yıl içinde oynamayı bıraktı ama ben hırsla başlayıp büyük bir zevkle devam ettim.”
“Spor insanı kötü alışkanlıklardan korur.”
Mete Özvarol sporcu olmanın bireye ve sosyal hayata katkısı olduğunu söyledi. Özvarol, “Profesyonel sporcu olmanın insanı kötü alışkanlıklardan uzak tutan en önemli şey olduğuna inanan bir insanım. Özellikle takım sporu yapmak etrafınızda aynı kültüre sahip insanların olmasını sağlıyor. İster istemez o insanlarla aynı alışkanlıkları edinmeye başlıyorsunuz. Yanlış bir şey yapma eğiliminiz olduğu anda sizi uyaracak bir sürü insanla yaşıyorsunuz. Aynı zamanda birbirinden farklı düşünen bir grup insanla aile gibi yaşamayı, paylaşmayı ve hareket etmeyi öğreniyorsunuz. Ayrıca inisiyatif ve risk alma konusunda da bana çok büyük şeyler katıyor.” ifadelerini kullandı.
“Takım arkadaşlarımı hiç görmediğim bir haftam olmadı”
Mete Özvarol takım arkadaşlığının önemini anlattı. Özvarol, “Ben antrenmanlarda hep ‘buradaki kişiler artık sizin kardeşleriniz sayılır. İyi ve kötü günlerinizde hep bu insanları göreceksiniz.’ derim. Mesela bir takım arkadaşımın nikâh şahidiydim. En mutlu gününde yanındaydım. Ya da kaza geçirdiğim gün hastaneye kaldırıldığımda yanıma ilk gelenler takım arkadaşlarımdı. Güzel haberleri hep onlarla paylaştığım gibi, üzüldüğümde de onların yanındaydım. Bazen ailemi hiç görmediğim haftalar oluyordu. Kampta ya da turnuvalarda oluyordum. Ama takım arkadaşlarımı hiç görmediğim bir haftam sanırım olmadı. Ben çevremdeki insanlara her zaman bir tavsiyede bulunurum: Takım sporu yapın! Manevi hazzı aşırı yüksek bir aktivite.” tavsiyesinde bulundu.