Muhabir: Ömer İğrek, Burak Yiğit Dinkayoğlu
Fotoğraf:Berk Balcı
Editör: Hatice Beyza Çakmak
İstanbul- (İÜ Haber Merkezi)
İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi ile İnsan Kaynakları Araştırma Merkezi iş birliğiyle düzenlenen ’69. Sosyal Siyaset Konferansları’ gerçekleştirildi. Sosyal güvenlik reformu gündemiyle yapılan konferansta, sistemin finansmanı, sürdürülebilirliği ve sosyal koruma alanındaki güncel gelişmeler ele alındı.
Açılışta İnsan Kaynakları Araştırma Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Öğr. Abdullah Erol, etkinliğin 1948’den bu yana sosyal politika alanına katkı sunduğunu vurguladı. Ardından Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölüm Başkanı Prof. Dr. Sedat Murat ise konferansın, farklı kesimleri bir araya getiren yapısına dikkat çekti. Panel bölümünde ise Prof. Dr. Yusuf Alper ve Sosyal Politika Bilim Uzmanı Bünyamin Esen konu ile ilgili bilgiler verdi.

Panelde sosyal güvenlik reformu tartışıldı
Sosyal güvenlik sistemine yönelik eleştirilerde bulunan Prof. Dr. Yusuf Alper, “Kimseyi memnun etmeyen bir sistemle karşı karşıyayız. Kurumsal olarak çağdaş standartlara sahip, erişilebilir, sosyal sorumluluk ilkelerine dayanan ve yoksulluğa karşı etkin koruma sağlayan bir yapı oluşturulmalı” dedi.
SGK’nın kurulmasıyla birlikte kuruma, yalnızca işlemler değil, aynı zamanda sosyal güvenlik politikalarının belirlenmesi ve uygulanması görevinin de verildiğini ifade eden Alper, SGK’nın klasik görevlerini başarıyla yerine getirdiğini ancak genel kurul gibi süreçlerde tarafların yabancılaştığını söyledi.

Genel Sağlık Sigortası kapsamı ve finansman sorunu
Genel Sağlık Sigortası’nın (GSS) yaygınlığından da söz eden Alper, “Türkiye’de sağlık hizmetlerine erişim oranı %98,2’ye ulaştı. Yaklaşık 6 milyon kişinin GSS primleri devlet tarafından karşılanıyor. Bu durum sosyal devlet anlayışını yansıtıyor” dedi.
Sosyal güvenlik sisteminde çalışan sayısının hizmetten faydalanan nüfusa oranla düşük olduğunu belirten Alper, “25 milyon kişi prim ödüyor, buna karşın 76 milyon kişi sistemden yararlanıyor. Bu da her bir çalışanın üç kişiyi finanse etmesi anlamına geliyor” ifadelerini kullandı.
Sistemin sürdürülebilirliğine ilişkin konuşan Alper, 2008 reformuyla vatandaşın ödediği prim kadar devlet katkısı sağlandığını ancak bu katkının artık finansman açığı olarak değerlendirildiğini söyledi.

Özel sektörde düşük gelir düzeyi
Özel sektördeki ücret yapısına da değinen Alper, “Çalışanların %40’ı asgari ücret alıyor, %76,8’i ise en fazla iki asgari ücret düzeyinde gelir elde ediyor. Bu durum gelir dağılımındaki eşitsizliğe işaret ediyor” değerlendirmesinde bulundu.

Emeklilik Reformu ve EYT’nin etkisi
Dr. Bünyamin Esen ise konuşmasında emeklilik sistemine ilişkin değişiklikleri ele aldı. Esen, “Sosyal Sigortalar tekniğine uygun olmayan birçok müdahale yapıldı. Emeklilik yaşı 65’e yükseldi. Maaşlar ise başvuru yılına göre farklılık gösteriyor” dedi.
EYT düzenlemesinin etkilerine değinen Esen, “Mart 2023’te 14 milyon 300 bin olan emekli sayısı, 2025 itibarıyla 16 milyon 800 bine ulaştı. Ortalama emeklilik yaşı ise 52’den 48’e düştü” açıklamasında bulundu.
Türkiye’nin demografik yapısına da değinen Esen, yaşlı nüfus oranının %10’a çıktığını ve 2034’te bu oranın %30’u aşmasını beklendiğini belirtti.

Sosyal yardımlarda artış
Sosyal yardım programlarıyla ilgili olarak Esen, “2002 yılından bu yana evde bakım yardımı kapsamında toplam 166 milyar TL ödeme yapıldı. 2014’te 2 milyon 274 bin olan düzenli sosyal yardım alan hane sayısı, 2024 itibarıyla 3 milyon 537 bine yükseldi. Bu da yaklaşık 14 milyon kişiye tekabül ediyor” ifadelerini kullandı.
Etkinlik fotoğraf çekiminin ardından sona erdi.