Haber: Ece Özdemir
Fotoğraf: Berk Balcı
Editör: Özgür Recep Kocaoğlu
İstanbul – İÜ Haber Merkezi
İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Özlem Arda, dijital çağın etkisiyle dönüşen hikâye anlatıcılığı üzerine deneyimlerini İletim Gazetesi ile paylaştı.
Arda, TEDx sahnesinde yaptığı konuşmadan yola çıkarak anlatıcılığın yeni dinamiklerinden ve dinleyiciyle kurulan ilişkinin nasıl değiştiğinden bahsederek dijital çağdaki anlatıcılık hakkında İletim Gazetesi’ne konuştu.
Gelenekten dijitale uzanan anlatı serüveni
Hikâye anlatıcılığının yüzyıllardır varlığını sürdürdüğünü hatırlatan Arda, geleneksel toplumlarda sözlü anlatımın temel iletişim biçimi olduğunu söyledi. Teknolojinin hayatın her alanına nüfuz ettiğini ve hikâyelerin artık sadece sözcüklerle değil, görsel ve işitsel araçlarla da kurulduğunu belirten Arda, “Eskiden bir hikâyeyi sadece ses tonunuzla, beden dilinizle anlatırdınız. Şimdi ise ses efektlerinden görsellere, sahne tasarımından sosyal medya etkileşimine kadar pek çok unsuru düşünmek zorundasınız” ifadelerini kullandı.

TEDx sahnesi yeni anlatım biçimlerini gösterdi
TEDx konuşmasına hazırlanırken hikâyeyi sadeleştirdiğini ve özünü bulduğunu aktaran Arda, “Bir anlatıyı inşa etmek; yalnızca olayları sıralamak değil, duygusal bir bağ kurmaktır” diye konuştu. Hazırlık sürecinde provalar yaptığını ve anlatının ritmini oluşturduğunu söyleyen Arda, kişisel bir deneyimle başladığını, ardından toplumsal bir noktaya uzanarak izleyiciyle daha derin bir bağ kurduğunu belirtti.
Dijital anlatıcılığın gücü: Teknik bilgi
Arda, dijital çağda hikâye anlatıcısının aynı zamanda teknik bilgiye de sahip olması gerektiğini vurguladı. Dijital platformlarda kullanılan araçları tanıyan ve doğru kullanan anlatıcının daha etkili olduğunu ifade eden Arda, “Hedef kitlenin dikkat süresi kısaldı. Bu yüzden anlatıcı hem içeriğini hem de sunum biçimini çok iyi kurgulamalı” dedi.

Anlatımın anahtarı: Hedef kitleyi tanımak
Dijital anlatımda dinleyiciyle kurulan ilişkinin eskisine göre farklılaştığını belirten Arda, “Artık herkes çok fazla içeriğe maruz kalıyor. Bu yüzden sade ama güçlü bir anlatı kurmak gerekiyor” dedi. İzleyicinin ilgisini çekmek için anlatının ilk dakikalarının kritik olduğunu söyleyen Arda, hikâyenin akışında görsellerin, metaforların ve kişisel dokunuşların etkili olduğunu anlattı.
“Hikâye artık bir deneyime dönüştü”
Hikâye anlatıcısının günümüzde sadece bir konuşmacı olmadığını, aynı zamanda bir stratejist hâline geldiğini ifade eden Arda; anlatıcının mesajı kadar kullandığı araçların da izleyici üzerinde iz bıraktığını vurgulayarak “TEDx sahnesinde yaşadığım deneyim bana şunu gösterdi: Anlatıcılık, yalnızca sözcüklerle değil, bütünsel bir etkiyle kurulmalı” söyleminde bulundu.

“İçeriğiniz güçlü değilse, dijital araçlar yetersiz kalır”
Genç anlatıcılara da önerilerde bulunan Arda, özgünlükten ödün verilmemesi gerektiğini söyledi. Arda, “Her anlatıcı önce neyi neden anlattığını bilmeli. Dijital araçlar sizi zenginleştirir ama içeriğiniz güçlü değilse iz bırakmazsınız” diyerek sözlerini tamamladı.