Haber: Melek Öztürk
Editör: Özgür Recep Kocaoğlu
Osmaniye, (İÜ Haber Merkezi) – Yanlış beslenme alışkanlıkları, hareketsiz yaşam tarzı ve bilinçsiz diyetler obezite riskini artırırken birçok sağlık problemini beraberinde getiriyor. Sağlıklı beslenmek için hangi adımların atılacağını ve toplumsal düzeyde sağlıklı yaşam bilincinin nasıl geliştirilebileceğini Diyetisyen Mine Tuğçe Şahinoğlu İletim Gazetesi’ne anlattı.
Türkiye’de ve dünyada obezite oranlarının her geçen yıl artış göstermesi bu sorunun yalnızca bireysel değil, aynı zamanda toplumsal bir sağlık problemi olduğunu ortaya koyuyor. Bu çerçevede doğru beslenme alışkanlıklarının kazanılmasını ve bireylerin sağlıklı yaşam bilincine nasıl sahip olabilecekleri hakkında Diyetisyen Mine Tuğçe Şahinoğlu bilgi verdi.

Sağlıklı beslenmek: Masanın dört ayağı
Sağlıklı beslenmenin yeterli su tüketimi ve dengeli tabaklarından geçtiğini vurgulayan Şahinoğlu, işlenmiş gıdalardan uzak durulmasına ve porsiyon kontrolünün önemine dikkat çekti. Sağlıklı yaşamın adımlarını ise şu sözlerle anlattı:
“Sağlıklı olma hâlini masanın dört ayağı gibi düşünüyorum. Birinci ayağında beslenme, ikinci ayağında spor, üçüncü ayağında uyku, dördüncü ayağında da stres yönetimi bulunuyor. Ayaklardan biri olmadığı takdirde masa çöker ve sağlık hâli ortadan kalkar. Bu nedenle hepsine dikkat etmemiz lazım. Örneğin uyku problemlerinde meydana gelecek bir bozulma hormonal sistemi etkiler, bu da iştah mekanizmasını bozabilir.”
“Yüzde 100 kuralı yerine dengeli yaklaşım gerekli”
Karbonhidrat ağırlıklı ve aşırı şeker tüketimine dayalı beslenme alışkanlıklarının sağlık üzerinde olumsuz etkileri olduğunu vurgulayan Şahinoğlu, dengeli beslenmenin renkli tabaklardan geçtiğini açıkladı. Şahinoğlu, renkli tabaklar kavramını ‘protein, yağ, karbonhidrat ve lif açısından zengin öğünler’ olarak tanımladı.
Duygusal yeme bozukluğuna dikkat çekerek stresli ve üzüntülü dönemlerde yeme davranışının kontrolünün zorlaştığını belirten Şahinoğlu, “Zorluk yaşadığımız süreçlerde duygusal yeme eğilimimiz artıyor. Bir diğer yaygın sorun ise ‘ya hep ya hiç’ yaklaşımı. Kişiler sağlıklı beslenmeye yüzde 100 bağlı kalmaya çalışıyor ancak en ufak bir bozulmada tüm süreci bırakıp tamamen sağlıksız beslenmeye yönelebiliyor” ifadelerini kullandı.
Daha sürdürülebilir bir yöntem öneren Şahinoğlu, “Önemli olan, genel beslenme düzeninde yüzde 80 sağlıklı beslenmeyi hedefleyip, yüzde 20’lik kısmında esneklik tanımaktır. Vücut bu dengeyi tolere edebilir ve bu yöntem uzun vadede daha uygulanabilir olur” ifadelerini kullandı.

Türkiye, Avrupa obezite listesinin ilk sırasında
Türkiye’de obezite oranının son yıllarda belirgin şekilde artış gösterdiğini söyleyen Şahinoğlu, hareketsiz yaşam tarzı, yüksek kalorili beslenme ve şehirleşmeye bağlı yaşam alışkanlıklarındaki değişimin bu artışın temel nedenleri arasında yer aldığını belirtti.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) verilerine göre Türkiye’de yetişkinlerde obezite oranının yüzde 34,3 olduğunu aktaran Şahinoğlu, bu oranla Türkiye’nin dünya sıralamasında üst basamaklarda yer aldığını, Avrupa’da ise ilk sırada bulunduğunu vurguladı.
Şahinoğlu, “Yetişkin nüfusun yaklaşık yüzde 66-67’si fazla kilolu ya da obez. Kadınlarda obezite oranı yüzde 47,6 iken, erkeklerde bu oran yüzde 26,2 oluyor. Dünya Obezite Atlası verilerine göre Türkiye’nin 2030 yılında Avrupa’da en yüksek obezite oranına sahip ülke olması bekleniyor. Kadınlarda bu oranın yüzde 55’e kadar çıkacağı öngörülüyor” ifadelerini kullandı.

Türkiye’de obezite ölçümü
Son dönemde T.C. Sağlık Bakanlığı’nın toplum genelinde yürüttüğü kilo ve boy ölçümleriyle obezite oranlarını belirleme çalışmaları kamuoyunda gündem yarattı.
Şahinoğlu, söz konusu uygulamaların hedef grupların belirlenmesi, risk haritasının çıkarılması ve erken müdahale açısından faydalı olabileceğini belirtmekle birlikte yalnızca ölçüm yapılmasının yeterli olmadığını vurguladı. “Aksi takdirde kişilerde ‘Ölçüm var ama çözüm yok’ algısı oluşabilir” diyen Şahinoğlu, bu sürecin doğru şekilde yönetilmesinin kritik önemde olduğunu ifade etti.