Haber: Merve Arkan
Fotoğraf: Kübra Mısıroğlu
Editör: Özgür Recep Kocaoğlu
İstanbul, (İÜ Haber Merkezi) – İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde Gazze
Soykırımı ve Uluslararası Medya isimli etkinlik düzenlendi.
İstanbul Üniversitesi (İÜ) İletişim Fakültesi’nde 23 Aralık günü Amfi B’de düzenlenen Gazze Soykırımı ve Uluslararası Medya programına GDH Genel Yayın Yönetmeni Cüneyt Polat ve Anadolu Ajansı (AA) Teyit Hattı Müdürü Ömer Faruk Görçin konuk oldu. Programın yapıldığı Amfi B’nin girişinde Filistin soykırımına dair fotoğraflar sergilendi. Etkinlikte AA’nın Kanıt isimli belgeselinin gösterimi yapıldı.

Yeni nesil yayıncılık ve Gazze
Polat, konuşmasında yeni nesil yayıncılık stratejilerine değindi ve medyanın Gazze soykırımındaki rolünü anlattı. İsrail’in geçmişi hakkında konuşan Polat; siyonizmin,
İsrail’in ve İbranice dilinin ortaya çıkışı hakkında konuştu. Medyanın mutlak tarafsız bir yapıda olmasının mümkün olmadığının altını çizen Polat, medya kuruluşlarının bağlı oldukları fonlara ve sistemlere göre şekil aldığını belirtti.
Dünyanın Gazze’de öldürülen insanlara karşı sessiz kaldığını “Medya iyiye veya kötüye hizmet eder. Dünya medyası kendi öldürülenlerine karşı sessiz. Onlara karşı bir sessizlik içerisinde” sözleriyle anlattı.
Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde Delil: Kanıt Belgeseli
AA’nın bu süreci olduğu gibi aktardığını ve Kanıt belgeselinin gerçeği yansıtmakta oldukça etkili olduğunu vurgulayan Polat, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Kanıt belgeselini İsrail’in yargılanması aşamasında bir delil olarak kullandığını aktardı.
Polat, belgeselde de yer verilen İsrail ve Hamas arasındaki çatışmayı anlattı ve medyada yaratılan algıdan bahsetti. Komünlerde çıkan çatışmayı aktaran Polat, çatışma esnasında İsrail’in kendi sivillerine ateş açtığını fakat medyada bunu yapanın Hamas olduğu yönünde haberlerin yayıldığını anlattı. Polat, bu olayı şöyle aktardı:

“Ben o görüntüyü aldım ve hemen saniye saniye İngilizce olarak deşifre etmeye başladım. Hamas askerleri buraya giriyor, buradan sivilleri içeri alıyorlar. Sonra İsrail askerleri geliyor ve geldikten 30 saniye sonra İsrailli sivillere ateş etmeye başlıyorlar. Yani İsrail askerleri kendi vatandaşlarını öldürüyor.”
Yayınlanan görüntünün dünya çapında medya şirketleri tarafından kullanıldığını belirten Polat, sosyal medyanın gücüne dikkat çekti.
Gençlerin medya sektörüne yaklaşımları
Gençlerin medya sektöründe yaptığı yanlışlara değinen Polat, yeni mezun gençlerin çalışma hayatında iş odaklı değil kazanç odaklı çalıştıklarını “Bizler gençlere işi öğretmek için yıllarımızı veriyoruz, emek harcıyoruz. Tam işi öğrettik dediğimiz anda bir başkası daha yüksek maaş veriyorsa gençler de o tarafa yönelip işi bırakıyor” sözleriyle ifade etti. Polat, bu durumun devamlı olarak iş değiştirmeye evrilerek kişinin medya sektöründeki imajını zedeleyeceğini ve böylece sektördeki varlığını yitireceğini anlattı.
Sektöre yeni atılan gençlerin perspektiflerinin, bakış açılarının geniş olması gerektiğini söyleyen Polat, gençlerin yaşadığı ülkenin dinamiklerinden ve dünya çapındaki ilişkilerden haberdar olması gerektiğini belirtti.
Bu mesleğin yalnızca bu mesleğe gönül veren kişiler tarafından yapılabileceğini söyleyen Polat, “Benim yaptığım bir haber dünyanın başka bir bölgesinde, başka bir mazlumun lehine bir dönüş sağlayabiliyorsa bu önemli bir şeydir. Sesimi yükseltebiliyorsam önemli olan budur” sözlerini kullandı.
Medya hayatına nasıl atıldığından bahseden Polat, bu işi yapmaya ilk karar verdiğinde ciddiye alınmadığını fakat şu an 4 yıldır süregelen bir medya kurumunun olduğunu ve uluslararası bir yayın organları bulunduğunu söyledi.

Polat, bu mesleği yaparken büyük bir adanmışlık gerektiğini aktardı. Polat Filistin örneği üzerinden bir gazetecinin yapması gerekeni “Konu Filistin ise eğer ve bizim de işimiz bunu anlatmaksa bazı kaygılardan kurtulmamız lazım. Para kaygısından kurtulmamız lazım. Kafayı kırmak lazım” sözleriyle anlattı.
İÜ İletişim Fakültesi’nde düzenlenen bu programı kıymetli bulduğunu söyleyen Polat, bireysellikten çok kolektif olarak yürütülen etkinliklerin artırılması gerektiğini belirtti.
“Dezenformasyon iletişim tarihi kadar eski”
Programın devamında AA Teyit Hattı Müdürü Ömer Faruk Görçin konuşmasını gerçekleştirdi. Haberciliği bir dünya kurmak ve gerçeklik inşa etmek olarak tanımlayan Görçin, dezenformasyonun tarihinin iletişim tarihiyle neredeyse aynı olduğunu vurguladı. Görçin, dezenformasyon hakkında “Yalan söylemeye ve hikâye kurmaya neden ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. Gücü elimizde bulundurmak istiyorsak, birine hükmetmek istiyorsak veya bir toplumu yönlendirmeyi amaçlıyorsak o toplumu inandıracak bir şey yapmamız lazım, anlatmamız lazım. Bu, işin en önemli noktası” diye konuştu.

Algı yönetimi ve hakikat mücadelesi
Konuşmasını Roma’nın tarihinden verdiği örnekle sürdüren Görçin, Sezar’ın ölümünden sonra tahta geçmek için Octavius’un paraların arkasına yazdıklarıyla toplumda oluşturduğu algıyı anlattı. Bu olay hakkında Görçin, şu sözleri kullandı:
“Octavius, bozuk paraların ya da altın sikkelerin arkasına yazılar yazıyor ve halka dağıtıyor. Çünkü o hikayeyi, o anlatıyı kurmak zorunda ki Roma’daki meşruiyeti olsun ve ele geçirebilsin. Sadece kılıçla veya sadece parayla yapmıyor. Bugün aynı şey sosyal medya üzerinden yapılıyor. Yeni kamusal alan diyoruz buna ve eğer güç kurmak, hüküm kurmak istiyorsak artık burayı ele geçirmek lazım. İsrail de bunu yapmaya çalışıyor. İşte Kanıt belgeseli bu yüzden kıymetli.”
Görçin konuşmasına “Eğer bu fosfor bombalarının kullanıldığını biz bu şekilde belgeselde olduğu gibi dünyaya duyurmazsak olay, ‘Filistinliler bölgenin yerlisi olan İsraillileri öldürüyor’ anlatısına kadar gidebiliyor” sözleriyle devam etti.
Dezenformasyon kıskacında Gazze
Görçin, uluslararası medyada ve dünya çapında Filistin meselesinin aktarılmasındaki dezenformasyonu “Amerika’nın en önemli en meşhur üniversitelerinde soykırım kelimesini Gazze’den dolayı kullanamıyorsunuz. Almanya’da Gazze konferansı düzenliyorlar ve soykırım kelimesi geçmiyor. Yani olay artık böyle acınası ve trajikomik bir duruma gelmiş noktada. AA gibi çeşitli bağımsız kuruluşlar da bu konuda bir hakikat mücadelesi vermeye çalışıyor. Göz önünde soykırımı ortaya çıkaran yüzlerce, binlerce içerik var ama sadece CNN okuduğunuzda veya BBC’ye baktığınızda bunları göremiyorsunuz” sözleriyle açıkladı.
Etkinlik toplu fotoğraf çekimiyle son buldu.


