Haber: Sevcan Sığırcı
İstanbul; taşı toprağı altın olan, üzerinde birçok medeniyetin yaşadığı, izini bıraktığı tarih ve kültür merkezi bir şehir. Birçok hikayeye, şiire, şarkıya konu olan İstanbul, güzel olduğu kadar gizemli bir kent. Ne var ki bu gizemleri çözmek, okumak o kadar kolay değil. Tarih boyunca birçok gizemli olaylara ve mekanlara sahip olan İstanbul’un tuhaf bir o kadar da ürkütücü hikayeleri olan mekanlarını araştırdık.
Molla Zeyrek Cami
Fatih ilçesinde bulunan cami, İstanbul’da camiye dönüştürülen ilk kilisedir. Bizans dönemine ait Pantokrator Manastır’ın kilisesi olup Haliç’e hâkim bir tepenin üstünde düzenlemiş geniş bir arazi üzerinde inşa edilmiş.
Çevredekiler Ahıra Girmekten Korkuyor
Manastır İmparator 2. Joanes Komnenos’un eşi, Macar Kralı Laszio’nün kızı Eirene tarafından 1124 yılında inşa edilmeye başlandığı bilinen caminin şimdilerde park alanı olan arazisine bakan sokakla ilgili pek çok ürpertici söylenti mevcut. Bölgede yaşayan insanlar, park alanının öncelerde bir ahır bölgesi olduğunu söylüyor. Söylenenlere göre, ahırın içinde ürkütücü bir kuyu varmış ve hayvanlarını ahıra bırakanlar akşamları oraya girmekten korkarlarmış. O mahallede uzun zamandan beri yaşayanlar, orada eskiden bir ahır bulunduğunu ama ahırın uzun zaman önce çıkan bir yangınla küle döndüğünü söylediler. Ayrıca hikayelerin gerçek olmadığının aşikar olmasına rağmen, mahallelinin gerçekten de ahırdan korktuğunu ilave ettiler. Günümüzde o yıkılan ahırın yerinde bir çay bahçesi bulunuyor.
Perili Köşk
Peki Gerçekten Perili mi?
Bir sonraki gizemli mekan ise Bakırköy İncirli’de bulunan ‘Perili Köşk’ adıyla bilinen Resneli Köşk. Resneli Niyazi Bey’ in kardeşi İhsan Bey tarafından 1909 yılında yaptırıldı. İki kardeş öldükten sonra kimse bu köşkte yaşamamış. Anlatılanlara göre, mirasın paylaşılamaması nedeniyle imar çalışmalarına izin verilmediği için köşk atıl kalmış. Köşkün “Perili” diye anılmasına gelirsek, köşkün yakınlarında ikamet edenlerin aktardıklarına göre, 1970’li yıllarda metruk binadan çığlık sesi geliyormuş ve hatta yılda birkaç kez beş saniyeliğine kayboluyormuş. Gerçekten yılın belli zamanlarında kayboluyor mu diye sorduğumuzda gülerek doğru olmadığını, bu söylentinin kulaktan kulağa yayıldığını belirttiler. Günümüzde ise birkaç aile ve evsiz kişilerin burada konakladığı, röportaj yapmak isteyenlere olumlu cevap vermediklerini söylediler.
Cemil Molla Köşkü
Kuzguncuk’ta bulunan Cemil Molla Köşkü, Sultan Abdülhamit’in Adliye Nazırı Üryanizadesi ve yakın dostu olan Cemil Molla’nın 22 yaşındayken yaptırdığı köşktür. Dönemin en iyi köşklerinden sayılan bu yapı 1940’ların sonunda Cemil Molla’nın vefatıyla ailenin borçları ödeyemediğinden Emniyet Sandığı el koyar.
“Uğursuz olduğuna inanılırdı”
Civardakilerin aktardığına göre, Emniyet Sandığı’ndan köşkü satın alan aile, bu köşkün içinde mutluluğu bulamaz. Beklenmedik ölümler yaşayınca diğer aile fertleri arasında bir tedirginlik hâli ortaya çıkar ve o köşkü terk ederler. Cemil Molla Köşkü 1950’lerin başından 1990’ların sonuna kadar boş kalır. Köşk, 2000’lerin başında bir şirket tarafından satın alınır. Söylenti odur ki köşk bu şirketin sahibi olan aileye pek yaramaz. Aile bu köşkü kullanmamaya başlar. Sabah gazetesinin 2012’de yaptığı bir habere göre, köşkte çalışma yapan işçilerden bazılarının binada gördükleri bir şeyden dolayı dilleri tutulmuş ve hastanede tedavi altına alınmış. Günümüzde bu olay tam olarak çözülmüş değil. Kuzguncuk halkı Cemil Molla’nın ermiş biri olduğunu, bu yüzden diğer ailelerin burada yaşayamadığına şekilde inanıyorlar. Hatta köşkün hemen arkasında Üryanizade aile büyüklerinin mezarları olduğu için mahalle sakinleri o köşkün yakınından geçmekten bile çekiniyorlar.
Şu anda bir şirkete ait olan yapı, büro olarak kullanılıyor.