“Türkiye’nin yüzölçümü 784 bin kilometre kare değildir, bu eksik bilgidir. Türkiye 784 bin kilometre kare kara ve 462 bin kilometrekarelik Mavi Vatan olan denizleriyle birlikte, toplam 1 milyon 246 bin kilometre karelik bir ekonomik ülke yüz ölçümüne sahiptir.”
İstanbul Üniversitesi Haber Merkezi
- Türkiye’nin Akdeniz’deki hakları aleyhine hukuk dışı bir çerçeve çizen “Seville Üniversitesi Haritası”na karşı, Türkiye de denizlerdeki Milli Misakını ilk kez “İstanbul Üniversitesi Haritası” ile masaya koydu.
- Emekli Tümamiral Doç. Dr. Cihat Yaycı tarafından hazırlanan ve İstanbul Üniversitesi tarafından, “İstanbul Üniversitesi Haritası” olarak yayınlanarak ilan edilen harita, Seville Üniversitesi Haritasına cevap niteliği taşıyor.
Seville Üniversitesi tarafından 2002 yılında yayınlanan ve Türkiye’nin Akdeniz’deki haklarını ihlal eden Seville Üniversitesi Haritası, uluslararası uygulamaya sokulmuş ancak kabulü noktasında yoğun tartışmaların da başlamasına neden olmuştu. Emekli Tümamiral Doç. Dr. Cihat Yaycı 20 yıl sonra bu haritaya bir karşılık niteliği taşıyan ve Türkiye’nin egemenlik haklarını açık ve net olarak masaya koyan İstanbul Üniversitesi Haritasını hazırladı ve Türkiye’nin denizlerdeki Milli Misak sınırlarına ilişkin tartışmaya son noktayı koydu. İstanbul Üniversitesi’nce “Türkiye’nin Denizlerdeki Misak-ı Millîsi” adıyla yayınlanan eser, Türkiye’nin Akdeniz’deki yetki alanını hukuki ve bilimsel kanıtlarıyla ortaya koyuyor.
Seville Üniversitesi Haritasına Bilimsel Bir Cevap
“Bir harita ve bir doktrin kitabı” olarak tanımladığı eserden yola çıkarak, konu üzerine 18 yıldır çalışmakta olduğunu belirten Doç. Dr. Yaycı, Türkiye’ye karşı uygulanan yaptırım, ikaz, nota ve tehditlerde esas alınan Seville Üniversitesi haritasına ciddi ve bilimsel bir yanıt verme amacıyla böyle bir çalışmayı gerçekleştirdiğini belirtti. Seville Üniversitesi haritası için “Bizi Antalya Körfezi’ne hapseden harita” ifadesini kullanan Doç. Dr. Yaycı, “Seville Üniversitesi haritasına bilimsel bir karşılık verme düşüncesi hep aklımdaydı. Mavi Vatan’ın haritasını da çizmiştim. Söz konusu çalışmadan İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sayın Mahmut Ak Hoca’ya bahsettim. Böylece kitabımız, Web of Science’a indeksli yayın yapan İstanbul Üniversitesi Yayınevi’nden çıkmış oldu” dedi.
“Haritamız Hukuki Bir Temele Dayanıyor”
Mavi Vatan haritasının hukuki bir temele dayandığını kaydeden Doç. Dr. Yaycı, haritanın, bütün ilgili uluslararası adalet divanı, hakem mahkemeleri ve denizcilik mahkemelerinin benzer konularda verdikleri karar ve uyguladıkları prensiplere göre çizilmiş bir harita olduğunu vurguladı. Haritayı, Türkiye’nin uluslararası hukuktan kaynaklanan hakları ve menfaatleri çerçevesinde, uluslararası hukuka uygun olarak ilan edilmiş ya da ilan edilmesi öngörülen deniz yetki alanı olarak tarif eden Doç. Dr. Yaycı haritaya ilişkin şunları söyledi:
“Haritada ortaya koyduğumuz yetki alanımız 462 bin kilometre karedir. Bizim haritamız asla maksimalist, yani en fazlacı değildir. Vasat ya da optimal de değildir. Optimalle en azcı arasında, asgari arasında bir yerdedir. O nedenle kimse bizi genişlemeci, yayılmacı, maksimalist, Neo Osmanlıcı ya da emperyalist gibi gösteremez. Bunun hiçbir dayanağı yoktur. Haritanın her şeyi, her hesaplaması bilimseldir ve hukukidir. Bunu da herkesle tartışabiliriz. Hangi hak çizildi, neden ve nasıl çizildi? Hangi örneklere göre çizildi? Kitapta hepsi yazılıdır.”
“Bu Çalışma, Türkiye’nin Elini Güçlendirecek”
Seville Üniversitesi haritasının, temelsiz iddialara ve birtakım yaptırımlara dayanak olarak kullanıldığını belirten Doç. Dr. Yaycı, “Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Türkiye’yi bu haritayı temel alarak şikâyet ediyor. Avrupa Birliği ve ABD Türkiye’ye bu haritaya göre yaptırım uyguluyor. Mavi Vatan kitabı ve haritası bu açıdan oldukça önemli bir cevap veriyor. Çalışma tamamen bilimsel olarak hazırlandı. Coğrafyacıların, hukukçuların, uluslararası ilişkiler uzmanlarının incelediği ve onayladığı böyle bir yayın, Türkiye’nin elini güçlendirecektir. Artık, sizin Seville Üniversitesi haritanız varsa bu da İstanbul Üniversitesi’nin haritası denebilecektir” dedi.
“Yunanistan, Türkiye’nin İstediği Yetki Alanının 25 Kat Fazlasını İstiyor”
Ülkelerin yetki alanı konusundaki taleplerine değinen Doç. Dr. Yaycı, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin, kara yüz ölçümünün 30 katı, Yunanistan’ın ana kara yüz ölçümünün yaklaşık 12-13 katı deniz yetki alanı istediğini, Türkiye’nin ise kara yüz ölçümünün yarısından sadece bir parça fazlasını istediğini hatırlatarak şöyle devam etti:
“Bütün bunlar şu anlama geliyor: Yunanistan Türkiye’nin istediğinden 25 kat fazla istiyor. Aynı şekilde bakarsak Güney Kıbrıs Rum Yönetimi 60 kat fazla istiyor. Ama buna rağmen onlar yayılmacı, genişlemeci ithamı altında kalmıyor, biz kalıyoruz. Bu çok ciddi karalamadır, mesnetten yoksundur. Bunu da kanıtlayan Mavi Vatan kitabıdır. Kitabın bir harita kısmı, bir de doktrin kısmı vardır. Doktrin kısmı zaten bugünlerde çok yoğun şekilde kullanılıyor. Gayri askeri statüdeki adaların egemenlikleri, statülerin bozulması nedeniyle de tartışmalı hale gelmiştir. Karasuları genişletilemez. Karasuların genişletilmesi durumunda ne olur? Bunların hepsi o doktrinde yer almaktadır.”
Doç. Dr. Yaycı, haritaya karşı çıkanların olduğunu, bunların her zaman olacağını ifade ederek, itirazların iki tip insandan kaynaklandığına dikkat çekti. “Birinci tip insan, konuyu bilmemektedir, konunun cahilidir. Sadece söylenenlere göre hareket etmektedir. İkincisi ise başka yerlerden fonlanan ve güdülen kişilerdir. Avrupa Birliği’nin ya da Yunanistan’ın buradaki uzantılarıdır” diyen Yaycı, tamamen hukuki olarak çizilmiş bu haritanın bir Misak-ı Milli olarak kabul edilmesi ve bu haritaya göre münhasır ekonomik bölge ilan edilmesi gerektiğini vurguladı.
“Yunanistan Doğu Akdeniz’de Bizim Muhatabımız Değildir”
Bu münhasır ekonomik bölgeye göre çizilmiş olan Mavi Vatan haritasının herkese kazandıran bir özellik taşıdığını, kaybedenin sadece Yunanistan olduğunu, çünkü Yunanistan’ın Doğu Akdeniz’de bir hakka sahip olmadığını söyleyen Doç. Dr. Yaycı, Yunanistan’ın bir takımada devleti değil, yarımada devleti olduğunu ve Doğu Akdeniz ana karasından pay almaya uzaklığının yetmediğini belirtti. Yaycı, “Yunanistan Doğu Akdeniz’de muhatabımız değildir. Rum Kesimi de zaten kendi hakkının 30 mislini almış durumdadır” dedi. Mavi Vatan haritasından Türkiye ile birlikte Mısır, İsrail, Filistin, Lübnan ve Suriye’nin de kazançlı çıkacağını belirten Doç. Dr. Yaycı şöyle devam etti:
“Bu haritaya göre Mısır 2 buçuk Kıbrıs Adası büyüklüğünde, İsrail ve Filistin, bir Kıbrıs Adası büyüklüğünde, yani 10 bin kilometrekare denizalanı kazanacak. Bir o kadar da Türkiye kazanacak. Lübnan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile yaptığı anlaşmaya göre, 3 bin kilometre kareye yakın bir deniz alanı, Suriye de bin kilometrekareden fazla, yani Kıbrıs Adası’nın onda birinden fazla bir deniz alanı kazanacak. Görüldüğü gibi biz Güney Kıbrıs’ın öngördüğünden daha fazlasını veriyoruz ve kimsenin deniz alanına girmiyoruz. Bizim ortaya koyduğumuz harita herkesi teşvik edecek, iştahlandıracak ve hakkının farkına vardıracak bir haritadır. O nedenle Türkiye Cumhuriyeti Devleti; bilim insanlarımız, diplomatlarımız, akademisyenlerimiz, gazetecilerimiz bu haritayı sahiplenmelidir. Bir an önce Doğu Akdeniz’de münhasır ekonomik bölge ilan etmeliyiz. Eğer bize yanaşırsanız şu andan daha fazla deniz alanı kazanırsınız demeliyiz.”
“Haritaya Yanlış Bakılıyor”
Doç. Dr. Yaycı, Mavi Vatan haritası için neden geç kalındığı hakkında da değerlendirmelerde bulundu. Türkiye’de çok sayıda deniz ticaret hukukçusu olduğunu ama devletler hukuku altında, kamu hukukçusu olarak deniz hukukçusunun çok az olduğunu hatırlattı. Bu durumu, Mavi Vatan haritasında gecikmenin ilk nedeni olarak gösteren Yaycı, ikinci nedeni ise kamu hukukçusu olan az sayıdaki deniz hukukçusunun, haritacılığı ve denizciliği bilmemesi olarak yorumlayarak, “Bu nedenle haritaya da yanlış bakıyorlar. İyi niyetli olarak yanlış bakıyorlar. O yüzden eksik harita çiziliyor ve eksik muhatap tespiti yapılıyor” dedi.
“Türkiye İki Yarımadadan Oluşan, Altı Tarafı Denizlerle Çevrili Bir Ülkedir’
Açıklamalarına, Türkiye’nin jeopolitik, jeostratejik ve jeoekonomik özellikleri hakkında bilgi vererek devam eden Yaycı, Türkiye’nin, dünyadaki tüm jeostrateji konseptlerinin, doktrinlerinin ya tam merkezinde ya da merkezine yakın bir yerinde bulunduğunu belirtti. Türkiye’nin, Akdeniz havzasının tam göbeğinde yer aldığına, dünya denizlerinin yüzde 1’i olan Akdeniz havzasında dünya ticaretinin yüzde 30’unun döndüğüne ve Türkiye’nin bulunduğu konumun, dünyadaki başka yerlere göre en az 30 kat kıymetli olduğuna dikkat çekerek şunları söyledi: “Türkiye öncelikle bir deniz ülkesi olduğu için çok kıymetlidir. Bunun dışında kendimizi haritada çok doğru şekilde tarif etmemiz gerekiyor. Türkiye’nin üç tarafı denizlerle çevrili bir yarımada ülkesi olduğu çok yaygın bir düşüncedir ama bu doğru değildir. Türkiye aslında iki yarımada ülkesidir. Bunlardan biri Anadolu Yarımadası diğeri ise Trakya Yarımadası’dır. Dolayısıyla yeni tarifimiz ‘Türkiye iki yarımadadan oluşan, altı tarafı denizlerle çevrili bir ülkedir’ şeklindedir. Bunu çok net görmemiz, bilmemiz ve haritaya doğru bakmamız gerekmektedir.”
“Türkiye, Ekonomik olarak 1 Milyon 246 Bin Kilometre Kare Ülke Yüz Ölçümüne Sahiptir”
Bir başka yanlışın, Türkiye’nin yüz ölçümü konusunda yapıldığını, yüz ölçümünün 784 bin kilometre kare olarak ifade edilmesinin hatalı olduğunu, 784 bin kilometre karenin kara yüz ölçümü olduğunu ve münhasır ekonomik bölgenin, yani Mavi Vatan’ın da yüz ölçümünde işin içine katılması gerektiğini vurgulayan Yaycı, “Türkiye, karası ve 462 bin kilometrekarelik Mavi Vatan’ıyla birlikte, 1 milyon 246 bin kilometre karelik bir ekonomik ülke yüz ölçümüne sahiptir” dedi. Ayrıca, Türkiye’nin, medeniyetlerin kurulduğu, yıkıldığı ama hiçbir zaman eksik olmadığı bir toprak üzerinde konumlandığını, doğal gaz ve petrol boru hatlarının da çok yoğun bir şekilde Türkiye’nin üzerinden geçtiğini; dünyanın yüzde 3’ünün, petrol ihtiyacını Türkiye üzerinden giderdiğini de hatırlattı.
“Ülkemiz Bir Ateş Çemberinin Etrafındadır”
Türkiye’nin krizlerle baş etme gücü hakkında da değerlendirmelerde bulunan Doç. Dr. Yaycı, birçok ülkenin bir yılda yaşayabileceği olayları, Türkiye’nin bir saatte yaşadığını aktararak, Türkiye Cumhuriyeti’nin krizlere çok alışık olduğunu ve güçlüklerin üstesinden gelmeyi çok iyi bildiğini belirtti. Libya, Filistin, Lübnan, Suriye, Irak, İran, Ermenistan, Afganistan ve günümüzde Ukrayna ile Rusya’yı, dünyanın en sıcak bölgeleri olarak ifade eden Yaycı şunları söyledi: “Haritaya bakınca bu ülkelerin hepsinin Türkiye’nin etrafında olduğunu görüyoruz. Bunlardan hangisi örneğin Hollanda’ya, Fransa’ya, İtalya’ya, Almanya’ya komşudur? Bir tanesi bile komşu değildir ama hepsi bize komşudur. Türkiye ateş çemberinin etrafındadır. Her zaman tedbir almak durumunda olan, teyakkuzda olması gereken bir devlettir. O bakımdan Türkiye Cumhuriyeti, öyle kolay kolay krizlerle, tehditlerle yıkılabilecek, baş edemeyecek bir devlet değildir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir cumhuriyet birikimidir. Binlerce yıllık bir devlet geleneğinin en son meyvesidir ve bu meyve Cumhuriyetle taçlanmıştır.”
“Uzadıkça Budanabilecek Seviyenin Dışına Çıktık”
Türkiye’yi bugüne kadar uzadıkça budanan, kurudukça sulanan bir ağaç şeklinde gören güçlerin, bu ülkenin artık uzadıkça budanabilecek seviyenin dışına çıktığını, merdivenlerinin o dallara yetmediğini görmeye başladığını belirten Yaycı şöyle devam etti: “Bütün bunları gördükten sonra, Türkiye’nin suyunu kesmeye ya da gövdesine balta vurmaya çalışmaktadırlar. İşte bizim de burada çok ciddi şekilde tedbirli olmamız lazım. Eskisi gibi sadece dallarımıza değil, gövdemize de bakmamız lazım. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu ve onun ilkeleri, prensipleri, hedefleri doğrultusunda bu noktaya gelmiş olan Türkiye Cumhuriyeti, netice itibariyle kendisine biçilen sınırları aşmıştır. Artık daha kuvvetli saldırılarla karşı karşıya kalacağımız kesindir. Ama Türkiye buna çok alışıktır ve büyük bir mücadele gücüne sahiptir.”
“Ortada Bir Türk-Yunan Sorunu Yok, Yunan Talebi Var”
Doç. Dr. Yaycı, açıklamalarında Türkiye’nin uygulaması gereken stratejilere de değindi. Ortada bir Türk-Yunan sorunu olmadığını, Yunan talebi olduğunu kaydeden Yaycı, Türkiye’nin, kara sularını artırmak, anlaşmaları bozup adaları silahlandırmak, karasuların ötesinde hava sahası oluşturmak, kendisine devredilmeyen ada, adacık, kayalıkları ele geçirmek gibi taleplerinin olmadığını; bunların hepsini Yunanistan’ın yaptığını vurguladı. Yunanistan’ın tüm bunları egemenlik hakkı olarak gördüğünü belirten Yaycı, “Biz masaya oturup karasuları sorununu konuşalım dersek, Yunanistan talebini konuşuyoruz olacağız. Yunanistan’ın kara sularını ne kadar artırabileceğini konuşmuş olacağız. Hava sahasını konuşalım dediğimizde, Yunanistan’ın zaten 6 millik kara suyunun üstünde mantar gibi büyüyen 10 millik hava sahasını sanki zımni olarak kabul etmişiz de bunu konuşuyoruz, pazarlık ediyoruz gibi olacak. Konuşulacak tek konu vardır. O da egemenliği Yunanistan’a anlaşmalarla devredilmemiş 152 grup ada, adacık, kayalıklar meselesidir” dedi.
“Savunmacı Diplomasiden Taarruzi Diplomasiye Geçtik”
Yunanistan’ın bu meseleleri asla konuşmadığını çünkü o adaları artık kendi adaları gibi gördüğünü söyleyen Yaycı, Türkiye’nin hukuki ve diplomatik olarak kullanacağı birçok argüman olduğunu ve bunları artık kullanmaya başladığını söyleyerek, “Türkiye artık savunmacı diplomasiden taarruzi diplomasiye geçti. Biz onların yaptıkları hataları söylüyoruz. Yapmadık, etmedik, doğru değil demekten çıktık. Çünkü bunlar bir sonuç vermiyor. Başından beri hep söylüyorum: Kalede durma, git sen de gol atmaya çalış. Onların şutunu kurtarınca başarı sayma. Çünkü kalede diplomasi yapmaya kalkarsan senin en azami kazancın beraberlik olur. Ama sen galibiyet için oyna” dedi.
“Türk Milletinin Verecek Ne Bir Karış Toprağı Ne De Bir Damla Suyu Vardır”
Doç. Dr. Yaycı sözlerini şöyle tamamladı: “Yunanistan önce Fransa’yla, sonra Amerika’yla savunma iş birliği anlaşmaları yaptı. Bu savunma iş birliği anlaşmalarıyla birine saldırı olursa, diğeri yardım edecek diye anlaştılar. Hâlbuki bunlar NATO üyesiydi. NATO üyesi devletin böyle bir anlaşma imzalaması abesle iştigaldir. O dönemde, bunlar kara sularını artırma girişiminde bulunacaklar diye uyarmıştım. Ona çok dikkat etmemiz, çok sağlam, çok kararlı durmamız gerekmektedir. 1995 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kararlılık bildirisinin arkasında olduğunu herkese bildirmesi lazımdır. Çünkü bunlar, iç siyaset meselesi değil, milli meseledir. Türk milleti de tek yumruk olmalıdır. Türk milletinin verecek ne bir karış vatan toprağı ne de bir damla vatan suyu vardır.”
Halen çevrimiçi yayınlanmış olan kitap yakında basılı cilt kitap olarak da kamuoyu ile buluşacak. “Mavi Vatan ‘Bir Harita ve Bir Doktrin Kitabı’ Türkiye’nin Denizlerdeki Misak-ı Millisi” başlıklı esere şu on line adresten ulaşmak mümkün:
https://cdn.istanbul.edu.tr/file/JTA6CLJ8T5/F2389FD4CE794C57943E78F1F08E30D0
Doç. Dr. Cihat Yaycı’nın İstanbul Üniversitesi Haber Merkezi’ne verdiği röportajı aşağıdaki video oynatma listesinden izleyebilirsiniz: