Haber: Ceren Özden
İstanbul Üniversitesi Haber Merkezi
Türkiye, binlerce kişinin hayatını kaybettiği Kahramanmaraş merkezli depremlerin yaralarını sarmaya çalışıyor. 1999’un ardından 6 Şubat 2023’te meydana gelen depremlerde birçok yapının yıkıldığı görüldü. İnşaatların yapım sürecini ve sonrasını, depremden daha az etkilenmek için neler yapılabileceğini İnşaat Mühendisi Dilek Bayhan İstanbul Üniversitesi Haber Merkezi’ne anlattı.
Kahramanmaraş depremleriyle birlikte, inşaatların yapım sürecinin nasıl olduğu, en çok araştırılan konulardan biri haline geldi. İnşaat Mühendisi Dilek Bayhan süreç hakkında bilgilendirmede bulundu. Zeminle ilgili problemlerden bahseden Bayhan, “İnşaatın planlaması sırasında temelde gerekli drenaj ve uygun malzemeler kullanıldığı sürece zemin su almaz. Eğer bir sorun olduysa veya hata yapıldıysa zemine özel kimyasallarla enjeksiyon yapılır. Ancak burada önemli olan suyun kaynağının da bulunmasıdır. Bu işlemler doğru yapılırsa temelin su alması zaten mümkün değil” dedi. Zeminin, inşaattan önce kontrolü sağlandığı takdirde de yapının temeliyle ilgili problemler yaşanmayacağını belirtti.
Zeminin önemini anlatan Bayhan, “Zemin yapıyı korumaz. Benim yapım sağlam ancak zeminim kötü, depremde yapım beni korur gibi bir düşünce yanlıştır. İkisi birbirine orantılıdır. Eğer zeminde bir problem varsa, bu çözülmek zorundadır” şeklinde konuştu. Zemin sıvılaşmasının nedenini ise “Yeraltı su seviyesi altında kalan zeminlerin geçici olarak dayanıklılığını kaybedip katı yerine sıvı gibi davranmalarıdır. Bu genellikle deprem esnasında kumlu veya siltli zeminlerde görülür” diyerek açıkladı.
“Binaların farklı şekilde yıkılmasının nedenleri var”
Depremde yıkılan binaların farklı şekillerde yıkılmasının veya çökmesinin birden fazla nedeninin olduğunu söyleyen Bayhan, bu durumun, zeminin, yapının ağırlığını kaldıramamasından kaynaklı olduğunu belirtti. Yapının da standartlara uygun bir şekilde yapılmasının önemini vurguladı. Bayhan, binalardaki kolon kırma veya kolon kesme işlemlerini ise “Kolonu kesilen her bina yıkılır diyemeyiz ancak dengesi tabii ki bozulacaktır. Bu işlem yapının profilini değiştiriyor. Proje çöpe atılmış oluyor diyebilirim” ifadelerini kullandı.
“Maliyetlerden kısmanın sonuçları acı oluyor”
Zemin araştırması yapmadan veya planlamayı doğru yapmadan inşaata başlamamak gerektiğini kaydeden Bayhan, “Sağlam temel atmanın birden fazla yolu var. Kazıklı güçlendirme temel dediğime örnek mesela. Ancak maliyetten kısmak için, bunun yapılmadığını görüyoruz. Bu noktada inşaat mühendisinin de elinden fazla bir şey gelmiyor açıkçası” dedi.
“İzolatör yıkımı engelliyor diyebiliriz”
Sismik izolatörler hakkında değerlendirmelerde bulunarak ifadelerini sürdüren Bayhan şöyle devam etti: “Sismik izolatörler 2018 yılından itibaren yönetmeliğe eklendi. Servis yapılarında (hastane, havalimanı, vb.) yapılması zorunlu hale getirildi. Apartman tarzı yapılarda yapılmasının amacı, yapı depremde hasar alsa da yıkılmasın düşüncesidir. İzolatör uygulaması elbette sarsıntıyı tek düzleme düşürdüğü için yıkılma ihtimalini çok fazla düşürür, neredeyse sıfırlar. Maliyetlerin yüksek olmasından dolayı ise normal yapılarda tercih edilmediği görülüyor.”
“Türkiye’de 2007 ve özellikle 1999 öncesi yapılmış binalar riskli”
Dilek Bayhan, Türkiye’deki yapıların durumunu şu sözlerle değerlendirdi: “2018 yılından önce yapılan yapılarda faya olan mesafe 220 km ve üstü ise güvenebiliriz. 2018 sonrasındaki yapılar en güvenilir yapılardır. Ama mühendislik hataları ya da malzemeden çalma gibi bir durum söz konusuysa bunlar da yıkılabilir. Türkiye’de 2007 ve özellikle 1999 öncesi inşa edilmiş yapılar riskli diyebilirim. Her binanın yapı denetim uzmanlarınca denetlenmesi gerekiyor. Kesin konuşmak yanıltıcı olabilir. Yeni yapılan yapıların da yıkıldığını gördük.”
Halkın, oturduğu yapıların güvenli olup olmamasını anlamasının basit bir yolunun olmadığını sözlerine ekleyen Bayhan, “Bunun iki yolu var. Yapı denetim firmasıyla anlaşıp oturdukları yapılardan alınacak karot örneğiyle ya da deprem yönetmeliği üzerinden tüm kolonlardan numune alınarak ölçüm yapılabilir” dedi. İkinci yöntemin sıkıntılı olacağına da değinden Bayhan, bu işlemin, insanların yaşadığı yapılarda yapılmasının zor olduğunu ifade etti.
“Herkes doktor olamıyorsa herkes mühendis de olmamalı”
İnşaat sektörünün insan hayatıyla doğrudan ilgili olduğunu ifade eden Bayhan, “Herkes doktor olamıyorsa herkes müteahhit veya inşaat mühendisi de olmamalı. Bu işi yapacak olanlar lakıyla yapmalı” diyerek sözlerine son verdi.