Haber: Fulya İrem ŞAHİN
Ülkemizde ilk vakanın açıklandığı tarihten bugüne bireysel ve toplumsal gündemin değişmez bir numaralı maddesi haline gelen pandemi her yönüyle hayatımızı etkilemeye devam ediyor. Kısıtlamalar, online faaliyetler, aşı çalışmaları ve geleceğe dair kaygılar bireylerin psikolojik durumunu da derinden etkiliyor. Savaşlar dâhil olmak üzere belki yüz yıllardan beri ilk kez dünyanın çok büyük bir kısmı toplumsal olarak benzer ve eş zamanlı bir psikolojik süreçten hatta sınavdan geçiyor. Süreç devam ederken biz de konunun özellikle psikolojik boyutunu Uzm. Psk. Funda Kıvrıkoğlu ile konuştuk.
“Obsesif-Kompulsif Bozukluklar ve Depresyon Artış Gösterdi”
Pandemi ve karantina süreci başlangıçta bireylerde ciddi oranda kaygı duygusunun oluşmasına ve gelişmesine zemin hazırladı. Zaman geçtikçe ve pandemi-karantina ekseninde yaşam devam ettikçe uzmanların (özellikle psikologların) yaptığı açıklamalar bireylerdeki kaygı bozukluğunun artış gösterdiğini ve çeşitli duygu durumlarını da beraberinde getirdiği yönünde yoğunlaştı. Uzm. Psikolog Funda Kıvrıkoğlu depresyon ve obsesif-kompulsif bozuklukların pandemi sürecinde en çok görülen duygu durum bozuklukları olduğuna dikkat çekiyor. Özellikle temizlikle ilgili obsesif-kompulsif bozukluğa sahip bireylerin takıntılı davranış örüntülerinin pandemi ortamının getirdiği kaygıyla yeni bir boyuta taşındığını belirten Kıvrıkoğlu ikinci sırada ise depresyonun yer aldığını ifade ediyor. Karantinanın sosyalleşme açısından bir izolasyon şekli olduğunu ve bunun depresyonu tetiklediğini vurgulayan Uzm. Psk. Kıvrıkoğlu, maaş kesintileri ve işe alımların azalmasının da depresyona sürükleyen önemli etkenler arasında olduğuna işaret etti.
“Pandemi-Karantina Dönemi Boyunca Sakin Olmalı ve Kendimize Şans Vermeliyiz”
Konsantrasyon ve dikkat bozukluğu sorunlarına karşın, kişilerin kendine karşı anlayışlı olması gerektiğinin altını çizen Uzm. Psk. Kıvrıkoğlu “Ruhsal sağlığınız yerinde olsa dahi aylarca çeşitli kısıtlamalarla evde tutulduğunuzda doğal olarak bu tip belirtiler göstermeye başlarsınız. Böyle durumlarda özellikle dönem şartlarına yönelik farkındalığınıza ağırlık verip daha sakin olmaya çalışmalı ve kendinize bu yönde telkinde bulunmalısınız.” diyerek otokontrolün önemi üzerinde durdu. Mevcut kaygıların günlük yaşamımızdaki süreçleri sekteye uğrattığını ve ciddi düzeyde konsantrasyon sorununa neden olduğunu ifade eden Kıvrıkoğlu, “o an yaptığınız işe konsantre olamadığınızı kabullenip başka bir noktaya yönelmek ve kısa bir süre sonra aynı işe geri dönmek etkili olacaktır, ben bir psikolog olarak bunu kendinize ve söz konusu işe verdiğiniz ikinci şans olarak değerlendiriyorum” ifadelerini kullandı.
“Stresi Kontrol Edebilmek İçin Bir Rutin Oluşturulmalı”
Pandemi ve karantina ile bireylerin gerek günlük gerek iş yaşamında bozulan düzeninin tekrar sağlanabilmesi için rutin oluşturmanın önemine değinen Uzm. Psk. Kıvrıkoğlu, “Uyuma ve uyanma saatlerimiz ile evden yürütmek zorunda olduğumuz mesleki işlerimizi yapacağımız zaman aralıklarını mutlaka belirlemeliyiz. Bunun yanı sıra evde kaliteli zaman geçirmeye odaklanmalıyız. Örneğin; Mevcut hobilerimizi veya uğraşlarımızı devam ettirmeli ve mutlaka bir fiziksel bir ruhsal bir de zihinsel aktivite gerçekleştirmeliyiz. Çünkü bu üçü bir bütün olarak çalışıyor.” diyerek yabancı dil öğrenmenin hem ruhsal hem fiziksel aktivite sayılabileceği bilgisini verdi. Yakın geçmişte alınan hafta sonu sokağa çıkma yasağını ikinci karantina süreci olarak tanımlayan Kıvrıkoğlu, bireylerin bu kez (Mart-Haziran 2020 karantinasına oranla) daha çok dikkat dağınıklığı yaşadığından rutin oluşturmanın bu durumun ciddi düzeyde önüne geçeceğini ve pandemi sona erdikten sonra başlayacak döneme daha rahat uyum sağlanabileceğini ifade etti.
“Ebeveyn-Çocuk İlişkisinde Süreç Her Zaman Olduğundan Daha Dikkatli Yönetilmeli”
Pandemi sürecinde eğitim-öğretimin online uygulanması çocukların ebeveynleri ile geçirdiği sürenin eskiye göre çok büyük oranda artması sonucunu doğurdu. Bu durumun karantinanın özellikle ilk 1 ayında hem ebeveyn hem de çocuklar için bir arada olmanın verdiği mutlulukla karşılandığını belirten Uzm. Psk. Kıvrıkoğlu “Sürecin uzaması bazı sıkıntıları beraberinde getirdi. Çünkü okul bir çocuğun eğitim-öğretim faaliyetinin yanı sıra sosyalleşmek ve enerjisini boşaltmak için de bulunması gereken bir ortam. Evde kalınan süre uzadıkça söz konusu enerjinin evde boşaltılması ve aynı zamanda çeşitli nedenlerden dolayı boşaltılamaması bir takım sıkıntıları beraberinde getirdi.” diyerek çözümün hem çocuğun evdeki aktivitelerini çeşitlendirmekten hem de anne-babanın kendi aralarında iş bölümü yapmasından geçtiğine vurgu yaptı. Aksi takdirde zaten bir süredir var olan ev ortamı sıkıntılarının pandemi süreci devam ettikçe katlanacağını belirten Kıvrıkoğlu, ebeveynlerin süreci bilinçli bir şekilde yönetmeleri gerektiğini belirtti.
“Yeni Normalin Kalıcılığı Belirsizliğini Koruyor”
Pandemi sürecinde hayatımıza giren “yeni normal” kavramının süreç bittikten sonra da yerini koruyup koruyamayacağına dair uzmanlar tarafından çeşitli görüşler sunuluyor. Psikolog olarak online seanslarda danışanlarından “yeni normal” sürecine dair memnuniyet belirten geri dönüşler aldığını ifade eden Kıvrıkoğlu “Bu durumun (bir çok faaliyetin evlerden ve online yürütülmesi) kalıcılığı hala belirsiz ancak tamamen olmasa dahi belli oranda benimsenmiş olacağı da bir gerçek. Hali hazırda online yürütülen işlerin büyük kısmı pandemi sonrası dönemde de dijital ortamda devam edecektir. Bunda şirketlerin ve bireylerin tercihleri büyük rol oynayacak” diyerek sürecin akıbetinin zaman içinde netleşeceğine dikkat çekti.