Muhabir: Zeynep Gülnihal Tuğrul
İstanbul – (İÜ Haber Merkezi)
Türkiye İş Bankası Resim Heykel Müzesi’nde düzenlenen yeni süreli sergi, “Tat ve Sanat: Lezzetli Resimler” başlığıyla 28 Eylül 2024’te İstanbul’da ziyarete açıldı.
Türkiye Kültür Yolu Festivali kapsamında sanatseverlerle buluşan serginin küratörlüğünü Müze’nin kurucu küratörü Prof. Dr. Gül İrepoğlu üstlendi.
Sergide, müzenin 2. ve 3. katlarında yer alan altı tematik bölüm bulunmakta:
- Cömert Doğa: Tarla, Bağ, Bahçe
- Doğa Tadında Renklerle: Rengarenk Natürmortlar
- Ürünler Sunulurken: Pazar Yerleri, Dükkanlar ve Sokak Satıcıları
- Denizden Çıkan Nimet: Balıklar ve Balıkçılar
- Yemek İçin Emek: Yemeğin Hazırlanma Süreci
- Cânân ki Degüstasyon’a Gelmez: Sofra, Lokanta, Gazinolar ve Kahvehane

Tarla, Bağ, Bahçe: Doğanın Cömertliği
Prof. Dr. İrepoğlu, sergiyle ilgili düzenlenen konferansın açılışını Cahit Sıtkı Tarancı’nın “Memleket İsterim” adlı şiiriyle yaptı. İrepoğlu, “Bir önceki sergide olduğu gibi, bu sergide de şiir ve resimleri birleştirdik. ‘Tat ve Sanat’ deyince akla hemen natürmortlar gelir. Ancak biz, ressamların canlı ve içten yaklaşımlarına, yiyeceğin sofraya gelene kadar nasıl emek emek işlendiğine çok katmanlı bir şekilde görme fırsatı sunmaya çalıştık” şeklinde konuştu.
Serginin bel kemiğini özellikle Türkiye İş Bankası koleksiyonunun oluşturduğunu söyleyen İrepoğlu, farklı müzeler ile özel koleksiyonlardan ödünç alınan eserlerle serginin zenginleştirildiğine dikkat çekti. İrepoğlu, bu çeşitliliğin sergiyi daha da özel kıldığını vurguladı.
İrepoğlu ayrıca; “Yeme içme sahneleri ve bu sahnelerle bağlantılı olarak ‘Nasıl besleniyoruz?’ sorusunu sanata yansıtmak açısından önemli. Biz, geçmişten günümüze farklı biçimlerde değişen bu süreci sergimizde göstermeye çalıştık” diye konuştu.

Dünya Resimlerinden Örnekler
İrepoğlu konferansta tarla, bağ ve bahçe konularında dünya sanatından örnekler de sundu ve “Özellikle Pieter Bruegel’in ‘Hasat Zamanı’ adlı eserinde beyaz gömlekli insanların tarla işlerini yaparken resmedilmesi dikkat çekici” dedi. Vincent van Gogh’un kullandığı kesik ve sürekli fırça darbelerinin önemi üzerinde durarak “Buğday Tarlası ve Kargalar” tablosunun, Van Gogh’un intihar etmeden önceki bilinen son tablosu olduğunu belirtti. Ayrıca, Yaşar Kemal’in Sarı Sıcak adlı öyküsünden alıntı yaparak, “Ekinler yel esince ekinler ağır ağır dalgalanır” dizelerinin bir ressamın da anlatmak istediği duyguyu nasıl canlandırabileceğini aktardı.
Claude Monet’den de bahseden İrepoğlu, Monet’in resimlerinde aynı saatte, aynı açıdan bakarak, doğal ışığın etkisiyle görsel değişimleri resmettiğini belirtti. “Monet’in izlenimci yaklaşımı, tarlalardaki ışık oyunlarını ve renklerin geçişlerini çok etkili şekilde yansıtır” diye ekledi.

Türk Ressamlar ve Cömert Doğa: Tarla, Bağ, Bahçe
Prof. Dr. Gül İrepoğlu, yeni kitabı Tat ve Sanat’a da zaman zaman atıfta bulunarak, Faruk Nafız Çamlıbel’in sanat şiirine değindi: “Başka sanat bilmeyiz, karşımızda dururken, Söylenmemiş bir masal gibi Anadolumuz” dizeleri ile 1923 yılına ait Namık İsmail’in Harman tablosu arasındaki bağlantıları ele aldı.
İrepoğlu konuşmasında; Neşet Günal‘ın resmindeki heykelsi duruşlara, Refik Epikman’ın Bağbozumu resmindeki kadının üzüm sepetini omzuna alışına, Şeref Akdik ve Hasan Vecih Bereketoğlu’nun eserlerine, Cemal Tollu’nun Keçili Kompozisyon adlı eserine ve figürlerin köşeli şekilde resmedilişine dikkat çekti.
“Karadeniz kadınları bölgenin kültürel zarafetini de yansıtıyorlar”
Prof. Dr. Gül İrepoğlu, Yalçın Gökçebağ’ın eserlerinde sosyolojik açılardan derinlemesine bir analiz sunduğunu ve Karadeniz bölgesine ait unsurları vurguladığını belirtti. İrepoğlu, “Tarlada çalışan Karadenizli kadınlar, altın kolyeleri ve gümüş kemerleriyle sadece emeklerini değil, aynı zamanda bölgenin kültürel zarafetini de yansıtıyorlar. Bu kadınlar tarlaya bile özenli bir şekilde geliyorlar; kıyafetlerine gösterdikleri titizlik, renk uyumları ve tarlada yer alan ekinlerin üzerindeki bembeyaz, tertemiz kumaş ya da bezler, resme ayrı bir estetik katıyor” dedi.
İrepoğlu, “Ayrıca tarla işçiliğinde kadının gücünü belirterek tarlada çalışan kadınların yanında çocuklar, bebekler de yer alıyor. Bu da resimlerde bir aile tablosunun ortaya çıkmasını sağlıyor. Aile dinamiklerinin, bireylerin ve emeklerin bir arada sunulması, eserin çok katmanlı bir anlam taşımasını sağlıyor” şeklinde konuştu.
Halil Dikmen’in Anıtsal Resmi: Fındık Toplayan Kadınlar
Prof. Dr. Gül İrepoğlu, sergideki favori eserlerinden birinin Halil Dikmen’in “Fındık Toplayan Kadınlar” adlı tablosu olduğunu belirtti. Tablo hakkında; “Fındık toplamanın, insanların yaşantısını, ilişkisini ve duygularını ileten bir tablo olduğunu düşünüyorum. Tablo ışık kullanımıyla adeta bir Rönesans resmi gibi görünüyor. Bu tabloyu uzun uzun incelemek, üzerinde vakit geçirmek gerekir. Işığın kullanımı, figürlerin heykelsi duruşları, derinlikli manzarası ve yorgun bir anne figürü, sanatçının fındık toplama sürecine duyduğu saygıyı gösteriyor” ifadelerini kullandı.

Eserin sadece günlük yaşam kesitini değil, aynı zamanda insanın duygusal dünyasını da yansıttığını vurgulayan İrepoğlu, “Tablo, figürlerin her birini adeta bir portre gibi işleyen Halil Dikmen’in sanatını yüceltiyor.” dedi.
